Cherreads

Chapter 10 - -10-

POV: Lina

Akşama doğru Martinlerle vedalaştık, giderken arkalarından baktım. 

Max arkasını dönüp bana baktı. Bir an göz göze geldik, sonra tekrardan önüne baktı.

Derin bir iç çekip kapıyı kapattım. 

Anneannem oradan seslendi: "Gittiler mi?"

"Evet."

"Benden niye bahsetmedin?" dedi yanıma gelip, elleri belinde.

"Bunun çok fazla bilinmesini istemediğini sanıyordum."

"Böyle olsa en başında ünlü olmazdım." 

"Artık normal bir insan gibi yaşamak istediğini sanıyordum. Ünlü olmak seni yoruyor, öyle demiştin."

"İyi de 5 senelik arkadaşlarınla neden paylaşmadın?"

"Gerek duymadım."

"Bir garipsin sen de." dedi anneannem, söylenerek.

"Anneanne, tartışacak halim yok. Ben yukarı çıkıyorum."

Anneannem derin bir iç çekti: "Hâlâ Jim'e mi takılıyorsun? Onun icabına bakacağımı söyledim ya sana, rahat ol."

"Ne yapacaksın? Mafya tanıdıklarınla öldürecek misin onu?"

"Belki de."

"Anneanne, onlarla iletişimde misin hâlâ?" dedim telaşla. 

Uzun yıllar önce anneannemin sektörde tanıştığı bazı tehlikeli tanıdıkları olmuştu. Onlarla artık iletişimde olmadığını sanıyordum ama belli ki öyle değildi.

"Değildim ama ihtiyaç olacak belli ki. Bir tacizci için iki yıllık ceza veren mahkemeden ne beklenir ki? Adalet mi bu? Müebbet almalıydı, hatta gebermeliydi o piç! Seni çıktıktan sonra rahatsız edeceği belliydi." 

Yumruklarımı sıktım. O Jim denen pislikle hiç tanışmamayı isterdim. 

Babalarımız yakın arkadaşlardı, biz de çocukluk arkadaşıydık. Hatta öyle yakındık ki babalarımız bizim ilerideki olası evliliğimiz hakkında konuşuyorlardı.

Ama ben hiçbir zaman Jim'i sevmedim.

Benden 5 yaş büyüktü, bu yüzden onu abim gibi, çok yakın arkadaşım olarak görüyordum.

Bana karşı hep anlayışlı davrandı, evlilik konusu ne zaman açılsa kıkırdar, "Bu Lina'ya bağlı. O özgür bir kız." diye yanıt verirdi.

Beni böyle gördüğü için mutluydum. Ama kim bilebilirdi ki bu laflarının samimi olmadığını...

Bir gün evde yalnız kaldık. O zamanlar 15 yaşındaydım. Babam nöbetteydi, annem de akşama kadar sürecek bir görevdeydi. Fizikte bir konuyu anlamamıştım, o da fizikte iyiydi, bana anlatmasını istedim.

"...buradan sonuç 5 amper çıkacak."

"Teşekkür ederim Jim abi." 

Birden sinirlendi.

"Hah... abi mi?"

"Bir şey mi oldu?"

Bana bakmadan, önüne bakarak konuştu: "Lina, söyle... ben senin için neyim?"

"Anlamadım?"

"Nesini anlamadın!?" diye bağırdı bana dönüp.

"Bunca zamandır senden hoşlanıyorum, hâlâ anlamadın mı?"

"Jim abi, ben-"

"Lina, ben senin abin değilim. Bana böyle hitap etmeyi bırak."

"Sana hep böyle hitap ettim, neden şimdi sinirlendin?"

"Bana böyle hitap etmenden hep nefret ettim! Hep benden hoşlanacağın günü bekledim. Ama anlaşılan beni bir erkek olarak görmemekte ısrarcısın."

"Özür dilerim Jim abi-"

"Bana böyle hitap etme dedim!" dedi yerinden kalkarak. Ben de onu sakinleştirmek için yerimden kalktım: "Tamam, sakin ol, lütfen! Ben seni hiçbir zaman kırmak istemedim, ama neden şu an böyle tepki verdiğini anlayamıyorum-"

"Çünkü bıktım! Artık dayanamıyorum." Dedi bana yaklaşarak.

"Dayanamıyorum, Lina! Beni sevmeni istiyorum."

Ben geri adım attım, o bana daha da yaklaştı.

"Kaçma benden."

Ama korktum, çünkü üstüme geliyordu. Bu yüzden kaçmayı denedim ama başaramadım. Beni iki kolumdan tutup duvara sabitledi ve öpmeye başladı.

Ben onu durdurmak için çırpınıyordum ama bir işe yaramıyordu.

"Mmmm!" diye bağırmayı denedim ve o sırada boğazıma yapıştı.

"Sus Lina! Sakın ses çıkarayım deme!" dedi, ardından kıyafetlerimi çıkarmaya çalışıp beni öpmeye devam etti.

"B-bırak!"

"Hayır Lina, bunca zaman bekledim. Artık bekleyemem."

"Lütfen yapma! İstemiyorum!"

Kendimi dünyanın en kirli insanı gibi hissediyordum. Beni bırakması için yalvarıyordum ama dinlemiyordu. 

Bir şekilde elinden kurtulup odadan dışarıya kaçmaya çalıştığımda benden önce davranıp kapıyı kilitledi.

Ardından beni duvara daha da bastırdı.

Ben çırpınırken çoktan tişörtümü çıkarmıştı, tam kemerini açmıştı ki bir kez daha bağırdım: "YAPMA, YAPMA! NE OLUR YAPMA! İSTEMİYORUM."

"Sus artık. Biz evleneceğiz, duydun mu beni!? BİZ EVLENECEĞİZ!"

"BEN SENİNLE EVLENMEK İSTEMİYORUM!" diye bağırdım.

Tam o sırada pantolonuma uzanmıştı ki dış kapının açılma sesi geldi. Avazım çıktığı kadar bağırdım: "YARDIM EDİ-"

Jim ağzımı da kapattı: "Tek bir kelime etmeyeceksin, anladın mı?"

O sırada babamın sesini duydum: "Lina, ne oldu? İyi misin?"

"Lina, canım, bir şey mi oldu?" dedi annem de.

"Kapın neden kapalı?" dedi babam,kapıyı açmaya çalışarak.

"Mhmhmmm!" 

"Lina... Yanında kim var?" 

"Kapıyı kıralım."

O sırada Jim korkup geri çekildi ve odamdaki pencereyi açıp kaçmaya çalıştı. Ne yazık ki babam kapıyı kırdığında çoktan kaçmayı başarmıştı. Arka bahçeden dolanıp kaçmıştı yüksek ihtimalle.

Babam ve annem beni hırpalanmış, yarı çıplak görünce şok oldular.

"Lina! Canım, ne oldu sana böyle? Kim yaptı sana bunu?"

"Lina, kızım, beni duyuyor musun?"

Ama şoktaydım, nefes nefeseydim. Yanıt veremiyordum. 

Annemin kolumdan tutup "Lina, hadi kalkalım anneciği-" demesine kalmadan bağıra bağıra ağlamaya başladım.

"Ben kirliyim, ben kirliyim!"

"Lina, canım, öyle deme lütfen-"

"BEN KİRLİYİM! YARDIM EDİN, YARDIM EDİN! KURTARIN BENİ!"

"Lina, tamam kızım, biz buradayız. Söyle, kim yaptı bunu sana?" dedi babam.

Önce sessiz kaldım, konuşamadım, hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım. En son sesim titreyerek yanıtladım:

"J-jim..."

"Jim mi?"

Babam birden gür sesiyle bağırdı: "JİM!" ve odamdan öfkeyle çıktı.

Babam bağırırken annem "Lina, sana su getireceğim, tamam mı? Sakin ol, annenle baban her şeyi çözecek." dedi ve bana su getirmeye gitti.

Geri kalan her şeyi hayal meyal hatırlıyordum; onlar benimle ilgilenirken hiç durmadan ağlıyordum. Annem o gece hiç yanımdan ayrılmadı. Babamsa tüm gece telefonda birileriyle uğraştı. 

Ama bildiğim bir şey vardı: ikisi de benim için çabalıyorlardı. Beni kurtarmışlardı.

Bir süre sonra sakinleştim. Annem yanıma uzanmış, başımı okşarken birden konuştum:

"Anne..."

"Efendim canım?"

"Ben de sizin gibi asker olacağım. Söz veriyorum."

Annem gülümsedi: "Şşş, tamam canım, sırası değil şimdi."

"Ben ciddiyim. Müzik bölümünden vazgeçtim. Sizin istediğiniz bölümü okuyacağım."

Annem derin bir iç çekti, yanıtlamadan sadece başımı okşadı.

Memnun olduğunu biliyordum. Hiçbir zaman anneannem gibi müzik alanında bir bölüm okumamı istemediler. Askerlik ülkemizde çok asil bir meslekti ve hem annem hem babam asker oldukları için beni askeri bilimler bölümünde okumaya zorlamışlardı, ama ben inat edince vazgeçmişlerdi.

Şimdi ise onların istediği bölümü okuyacağımı söylüyordum. Çünkü onlar beni kurtarmışlardı. 

O gün, normalde çok sert olan annem ve babam bana karşı çok merhametliydi. Bundan sonra onların lafını dinlemek için kendime söz verdim. Bunu onlara borçluydum.

Ama müzikten vazgeçmedim, hobi olarak yapmaya devam ettim. Hatta yaşadığım olayın bana ne kadar acı verdiğine dair bir parça bile besteledim. Ama bir süre çaldıktan sonra travmamı tetiklediğine karar verdim ve bir daha hiç o notaları çalmadım.

Bir süre sonra mahkeme gerçekleşti, ifadem alındı, babam ve annem şahitlik yaptılar. Jim 7 yıla yakın hapis cezası aldı. 

Jim tutuklanırken annesi bağırıyordu: 

"Siz var ya siz!" dedi. "Tam bir orospu yetiştirmişsiniz! Oğlumu baştan çıkardı, sonra suçu oğluma attı!" 

"Sessizlik!" diye bağırdı hakim. "Sevgili oğlunuzun bir kızı taciz ettiği belgelerle kanıtlanmışken hangi hakla konuşabiliyorsunuz?" 

"Sayın hakim, yalan söylüyor!"

"Kesin sesinizi! Yoksa sizi zorla buradan çıkarmamı mı istiyorsunuz?"

Koluna kelepçe takılan Jim'e baktım. Bana öyle nefretle bakıyordu ki asla unutamayacağım bir bakıştı. Ardından onu kolundan sürükleyerek götürdüler.

"Jim!" dedi annesi gözyaşları içinde, arkasından koşarak. Babası da onun arkasından koştu.

Çıkmadan önce bize son bir kez bakıp bağırdı: "Bunu ödeyeceksin Lin! Oğlumu hapse attırmak neymiş sana göstereceğim!"

Babam hiç yanıt bile vermedi. Sadece en yakın arkadaşına bu olaydan sonra nasıl nefretle baktığını hatırlıyordum. Seninle konuşmaya bile değmez, iğrenç yaratık, dercesine bakıyordu.

Tamamen çıktıklarında annem ve babam bana sarıldı. Hala mahkemede yaşananların şokundaydım, ama kısa süreliğine rahatlamıştım. 

Yine de 7 yıl hapis alması hiç iyi olmamıştı. Çünkü 7 yıl sonra başıma geleceklerden korkuyordum. Beni tekrar bulmasından korkuyordum. Tüm 7 sene boyunca bunu düşünerek huzursuz yattım yatağımda. 

Ben de kendi kendime kararlar aldım: olabildiğince dövüşte ve kendimi savunmada gelişecek, erkeklerle arama mesafe koyacaktım. Asla hiçbir erkeğe Jim kadar yakın olmayacaktım. Onlara soğuk davranacaktım.

Ama okul değiştirdiğimde bunu pek uygulayamadım, çünkü Martin ve Leon ile tanıştım. 

Martin ile lisede, Leon ile üniversitede tanıştım.

Martin lisede asosyal bir çocuktu, o zamanlar gözlük takardı. Tüm gün kitap okurdu.

Bir gün hoca bizden olumamızı söylediği kitap hakkında özet istemişti, ben de hocaların verdiği kitapları hiç sevmezdim, yani kitabı okumamıştım.

Martin istisnasız her kitabı okurdu, tüm sınıf işi düştüğü için onun yanına gider, kitap özetini dinler, sonra hocaya anlatırdı. 

Ben daha önce ondan hiç özet dinlememiştim, ama o gün başım oldukça sıkışmıştı. Oldukça soğuk, mesafeli bir şekilde yanına yaklaştım.

"Bana da anlatır mısın?"

Beni görünce şaşırmıştı. Daha önce hiç onunla iletişim kurmamıştım çünkü. 

"Tabii. Kitap yakın arkadaşı tarafından tacize uğrayan bir kızı anlatıyor."

Bu cümleyi duyar duymaz irkildim.

"Ne?" dedim şaşkınlıkla. O devam etti.

"Kız hakkını arıyor ama hiçbir zaman bulamıyor."

Yutkundum, böyle bir konu çıkmasını beklemiyordum.

"Peki, sonra... neler oluyor?"

"Yeni bir başlangıç yapmak için bulunduğu şehirden küçük bir sahil kasabasına taşınıyor. Orada biriyle tanışıyor, kendinden 3 yaş büyük. Ona aşık oluyor, yaraları kapanıyor."

"Ah... Sıradan bir aşk hikayesi yani."

Martin başını iki yana salladı: "Bence hikayede bir kadının nasıl travmasını yendiği anlatılıyor."

"Aşık olarak mı? Ne saçma!" dedim öfkeli bir şekilde.

"Hayır, sadece aşık olarak değil. Bu süreçte bir kişisel gelişimi de oluyor. Aşk sadece küçük bir parçasıydı."

"Yine de, o kişi aşık olmak zorunda mıydı?"

"Değildi, ama iyi ki olmuş. Onun sınırlarına saygı duyan çok iyi birini kazandı. Kötü mü?"

"Bence saçmalık."

Martin güldü. Onu ilk defa gülerken görmüştüm.

"Bir gün aşık ol da göreyim seni."

"Sen görme mümkünse."

Martin bir kez daha güldü. Ne gülüyordu bu ya!?

"Neyse, anladın mı konuyu?"

"Anladım. Teşekkürler." dedim ve hızla önündeki sıradan kalkıp kendi sırama geçtim.

Tüm gün kitabın konusu aklımdaydı. O günden sonra hoca her kitap önerdiğinde ondan özet istemeye gittim. 

Çok geçmeden kitaplar hakkında konuşmaya başladık, ardından benim sevdiğim birkaç kitabı onun da sevdiğini öğrendim.

"Baksana, sen benim kız kardeşimle çok iyi anlaşırsın aslında. Bir gün bize gelsene." dedi birden.

Şaşırdım: "Kız kardeşin mi var?"

"Bir de abim var."

"Hımm. Tamam gelirim." dedim ve çok zaman geçmeden onları ziyarete geldim. Tedbirliydim tabii, ailemi de yanımda getirmiştim. Bahaneyle ailelerimiz de tanışmıştı.

Kardeşi Marin ile çok geçmeden arkadaş oldum, Martin zaten arkadaşım olmuştu.

Martin ilerleyen zamanlarda değişti, lise son sınıfta sosyal ve çapkın oldu, ama aramızda hiçbir zaman hiçbir şey olmadı. Ona karşı hiçbir şey hissetmedim. Martin, bir erkekle bir kızın arkadaş olabileceğine dair darmadağın olmuş tüm inancımı yenilememde bana yardımcı oldu. 

Çok geçmeden üniversitede Leon ile tanıştım ve onu Martin ile tanıştırdım, böylece bir arkadaş grubum olmuş oldu. Erkeklerden bu kadar uzak durmaya çalışırken birden en yakın arkadaşlarımın erkek olması... çok tuhaf bir durumdu.

Ama halimden memnundum. Üstelik Martin olmasa Max ile tanışamazdım.

Max'i ilk gördüğümde şaşırmıştım: yemyeşil gözleri, siyah saçlarıyla oldukça düzgün bir tipi vardı. Bu kadar yakışıklı bir abisi olmasını beklemiyordum. İlgilendiğimden değil, gerçekten öyle olduğundan...

O gün beni Max eve bırakacağında korkmuştum: uzun zaman sonra ilk defa bir erkekle tek başıma kalacaktım. Arabadayken Jim'in sözleri kafamda yankılandı:

"Sus Lina! Sakın ses çıkarayım deme!"

"Sus artık. Biz evleneceğiz, duydun mu beni!? BİZ EVLENECEĞİZ!"

Benzer bir şeyin başıma geleceğinden korkmuştum. Ama Max benim için oldukça endişelendi ve beni sakinleştirdi. 

Derdimi de anlamış gibiydi, onun bana zarar vereceğini düşünmeme rağmen alınmadı, anlayışla karşıladı.

O gün her erkeğe aynı muameleyi yapmamam gerektiğini, yine de temkinli olmayı sürdürmem gerektiğini anladım.

Bir süre sonra ilişkimiz garip bir şeye dönüştü: bana garip bir şekilde bakardı, bazen beni önemsediğini gösterirdi. Üstelik doğum günümde bana oyuncak ayı göndermişti.

Normalde sebepsizce ayılardan da oyuncaklarından da korkardım. Bunu bir keresinde Martin'e söylemiştim. O da tam tersi sevdiğimi söylemiş olmalıydı. Pislik!

Yine de garip bir şekilde ayıcık gözüme tatlı gözükmeye başladı. Birden her gece yanımda tutarak uyuduğum bir oyuncak haline geldi.

Max'e karşı ne hissettiğimi bilmiyorum, ama benim için sadece arkadaşımın abisi olmadığın kesindi.

More Chapters