Cherreads

Chapter 4 - -4-

Luis bir süre bana baktı, ardından konuştu: "Odama nasıl girdin?"

Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Haklıydı da.

Ama panik yapmadım, çünkü hafızasını silecektim.

Anahtarı elimde sallayarak yavaşça ona yaklaştım: "Anahtarla."

"Ne yaptığını sanıyorsun? Odama girebileceğini söyledim mi?"

"Senden izin almadım. Hem zaten birazdan hiçbir şeyi hatırlamayacaksın. Bir önemi yok."

Kolumu sıktı ve kapıya sürükledi: "Zırvalamayı kes ve defol odamdan. Seni şikayet etmeden defol."

Daha önce tanıdığım Luis gitmiş, yerine bambaşka bir Luis gelmişti. 

Ama onun beni böyle çıkarmasına izin veremezdim. Önce hafızasını silmeliydim. 

Kolumu tutmasından yararlanarak onu döndürdüm ve duvara yapıştırıp diğer elimi de duvara koydum.

O kadar yakındık ki bir başkası görse yanlış anlayabilirdi. Ama benim amacım o değildi.

"S-sen... delirdin mi?"

Luis gözlerimin içine bakıyordu, sanki kızarmış gibiydi.

İyi bir fırsattı bu, gözlerine odaklandım ve hafızasını silmeye başladım.

"Gözlerin sarıya döndü. Özel gücün mü bu senin? Neye yarıyor?"

Korkmuyor muydu bu hiç? 

İki dakika önce bana öfkelenen eleman şu an bana merakla sorular soruyordu.

Ama bir terslik vardı. Normalde hafızasını sildiğim kişiler 1-2 dakikalık bir uykuya dalıyorlardı. Ama Luis dalmıyor, hâlâ bana sorular soruyordu.

Hafızası silinmemiş miydi?

"Ne oluyor ya?" dedim ve tekrar denedim.

"Tamam, her ne yapıyorsan bu kadar yeter. Gözlerin güzelmiş, şimdi git." dedi ama ben onu iki omzundan tutarak duvara bastırmaya devam ettim.

"Tanrılar, bir kız tarafından tacize uğruyorum. Bıraksana beni!"

"Ne tacizi be? Uslu dur."

"Ne kadar güçlüsün be! Kaç senedir antrenman yapıyorsun?"

Hâlâ kıvranıp kurtulmaya çalışıyordu. Ama hafıza silme gücüm hiçbir şekilde işe yaramıyordu.

En son onu bıraktım.

"Sen... nesin?" diye sordum.

"Esas sen nesin? Odama girip beni sıkıştırıyorsun."

Tahmin ettiğim gibi, hâlâ her şeyi hatırlıyordu.

"Hatırlıyorsun. A-ama..."

"Git odamdan. Her şeye tahammülüm var ama iznim olmadan odama girilmesine asla."

"Hah... Bunu kafede iznim olmadan masama oturan kişi söylüyor. Özel alan şimdi mi aklına geldi?"

"Aynı şey değil."

"Doğru."

Bir süre sessiz kaldık. Belli etmemeye çalışsam da korkmuştum. Nasıl hafızasını silemezdim? Şimdi ne yapacaktım? Ne yapmam gerekiyordu?

"Madem gitmeye niyetin yok, en azından neden odamda olduğunu açıkla. Anahtarı nereden buldun? Ne arıyordun?"

Kıvırabilirdim. Sadece günlüğünü merak edip almaya geldiğini söyleyip sıyrılabilirdim. Anahtar için de bir bahane bulurdum. 

Kendi görevimi ifşa etmeden bu işin içinden sıyrılma şansım vardı hâlâ.

"Günlüğün... Onu aldım." dedim ve ceketimden çıkarıp yatağın üzerine fırlattım.

Luis bir süre bana baktı, sonra kafası karışmış bir şekilde sordu:

"Ne yani... günlüğümü merak ettiğin için odama mı girdin? Nasıl bir psikopatsın sen?"

"Seni merak ettim."

Luis dondu, hafif gülümser gibi oldu, sonra ciddileşti.

"Beni merak etmiş gibi görünmüyordun ama. Daha çok tiksiniyor gibiydin."

"O kızdan özür dilemeyecektim normalde. Sırf senin için, senin sesini duyunca ben..."

Eh, görevlerimi ifşa etmektense bir stalker olarak gözükmeyi tercih etmiştim. İyi miydi, kötü müydü, bilmiyorum.

Gerçi, stalker sayılırdım. Herkes hakkında bilgi edinmeye çalışan bir casustum.

Bu zamana kadar tüm görevlerimde başarılı oldum, yakalandığımda kişilerin hafızasını silip sıyrıldım. Nasıl böyle bir duruma düşmüştüm?

Kendimi çok başarısız hissediyordum, ama rol yapmaya devam etmeliydim.

"Hah, benden hoşlandın mı yani? Bu şaşırtıcı işte. İlk kez bir sapığım oluyor." dedi Luis. 

Bahanelerime kanmış gibiydi.

Bana yaklaştı.

"Ama hoşuma gitti. Buradaki okul hayatım çok eğlenceli olacak gibi."

Yeşil gözlerinde muzip bir ifade vardı, çok keyif alıyordu.

Olayların bu noktaya geleceğini hiç düşünmemiştim.

"Eğer benim hakkımda bu kadar çok bilgi edinmek istiyorsan sana istediğin her şeyi anlatırım." dedi bana yavaşça.

***

Luis'in yatağının üzerine oturmuştum, o da çalışma masasının sandalyesini yakınıma çekmişti. 

Bana Belmare'daki okulun dedikodularından tut ailesine kadar her şeyi anlatmıştı.

"Bir de Belmare'daki ibadethanede tutuluyordu kristal, bilirsin. Sonra birden kayboldu. O kristali de benim kuzenimin akrabaları koruyordu. Marin'den bahsetmiştim ya sana... Onun baba tarafından akrabaları. Halasıyla onun kızı sanırım, rahibe olarak çalışıyorlardı."

"Marin ile bayağı yakınsınız sanırım."

"Onun için ben üçüncü abi gibiyim, o da benim için kız kardeş. Hiç kardeşim olmadı, ama Marin, Martin ve Max benim kardeşim gibi oldular. Kuzenlerimi seviyorum ya."

"Ne güzel."

"Ah, çok şey anlattım sana. Stalkerıma kendim hakkında bilgi verdiğimi duysalar çıldırdığımı düşünürdü insanlar."

Ah... Luis'in stalkerı olarak anılmak çok sinir bozucuydu.

"Ayrıca sen bir stalkera göre fazla sakinsin. Garip."

Ah... Tamamen onu dinlemeye dalmıştım ve oldukça da ciddi davranıyordum.

Ama takıntılı bir aşık olarak nasıl davranılırdı ki?

"Sen yanımda olduğun sürece sakinim."

Yalandı.

"Yok, yani... Kendi gözlerimle görmesem bir sapık olduğuna asla inanmazdım. Aşırı asosyal duruyorsun."

Öyleydim zaten. Sapık falan da değildim.

"Öyle mi... Zaten çok arkadaş çevrem yok."

Şimdi rol yapma sırasıydı.

"Ama senle bir arkadaş grubumuz olunca..." 

Aşık bir hayran gibi bakmaya çalıştım.

Luis gülümsedi.

"Benden ne kadar etkilendiğini görebiliyorum. Bunu söylemene gerek yok." dedi ve yerinden kalktı.

"Çay demleyeceğim, sen seversin."

"Tamam, ben sonra gitsem iyi olur."

"Yanımda kalmak için ısrar etmeyecek misin? Bunu tercih edersin sanmıştım."

Ah, bu aşk işlerinden hiç anlamıyordum ki! Mantık olarak elbette bir stalkerın onun yanında kalmak için can atması lazımdı. 

Ne bahane uydursaydım?

"Ben biraz utangacım."

"Bu yüzden mi odama girdin?"

"Dalga geçme, senin karşında olmak çok... farklı hissettiriyor." dedim yüzümü çevirerek.

"Ha...öyle mi?"

Göz ucuyla ona baktım. Elini ağzına koymuş, hafif kızarmıştı. 

Bu çocuk benden etkileniyor olabilir miydi?

Ama neremden etkilenecekti ki? Ruhsuz, görev odaklı, asosyal bir kızdım. Bunun farkındaydım. Sadece yaşamaya çalışıyordum.

Yine de onun bu hali hoşuma gitti. Kızarınca nedense... tatlı oluyordu?

"E-evet. Yoksa kalmayı her şeyden çok... istiyorum."

Rol yapmak zordu, ama bunu derken ben de garip bir şekilde kızarmıştım.

"B-ben çay demleyeyim, istediğin kadar kal. Seninle uğraşmak eğlenceli zaten."

Yüzüme bakmadan bunu söyledi ve çay koymaya gitti.

İçimde bir şeyler oldu. Anlam veremediğim bir şeyler.

Neydi bu?

***

Sabah erkenden çıktım ve Luceat hanımın odasına gidip durumu anlattım.

"Sana her zaman bu olasılığı hesaplayarak ilerlemeni söylemiştim. Binde bir de olsa birinin gücünün böyle olabileceğini biliyordun." dedi ciddi bir sesle. Bana çok kızgın olduğunu anlayabiliyordum.

"Çok üzgünüm. Sizi hayal kırıklığına uğrattım."

"Şimdi bu çocuğun belalısı gibi mi davranıyorsun?"

"Mecburum."

"En azından planımızı bilmiyor. Güzel."

Ayağa kalktı, bir sigara yaktı.

"Şimdi nerede o?"

"Derse gitti. Dün gece onun odasında kaldım."

"Onun odasında mı kaldın?"

Luceat hanım bir anda bana döndü. Bana kafası karışmış şekilde baktı.

"Yanında kalmak isteyen bir aşık gibi davranmak zorundaydım."

"Ona gerçekten aşık mısın?"

"Hayır!" dedim yerimden kalkıp bağırarak. "Benden bu konuda şüphe etmeyin lütfen! Bu kadar kısa zamanda nasıl aşık olabilirim?"

"Daha fazla zaman mı lazım?"

"Hayır! Aşık olmayacağım."

"Olmanda bir sakınca yok. Sadece görevine yansımasına izin verme."

Bir an duraksadım, sonra başımı eğdim.

"Aşık olmayacağım. Bu yüzden görevime olumsuz yansımayacak."

Luceat hanım güldü.

"Büyük konuşma. Zamanında ben de büyük konuşmuştum, ama aşık oldum. Sonra da ortada bok gibi bırakıldım."

Sarp'ın babasından bahsediyor olmalıydı. Sesimi çıkarmadım.

"Pişman değilim. Hayatıma Sarp girdi. Ona sahip olmak bu dünyadaki en güzel duygu."

Sigarasını söndürdü ve bana döndü.

"Senden istediklerim görevini yerine getirmen ve tüm olasılıkları hesap etmen. Sadece gücüne güvenme. Görevini yap, ayrıca şu Daichi denen çocuğun hafızasını silmene de gerek yok. Onunla bir anlaşma yaptık, bizi ele veremez."

Hacker tanıdığımla iletişime mi geçmişti?

"Daichi!? Onu nasıl ikna ettiniz?"

"Biraz maddi yardım, biraz tehditle işi hallettim. Ama istediğin zaman telefonla iletişime geçip daha kolay istediğini yaptırabilirsin. Yanına kadar gitmene gerek yok."

"Anladım."

Demek Daichi'yi de kendine bağlamıştı. Bu kadın çok zekiydi!

"Kısacası görevini yap, ama istediğin gibi yaşa."

More Chapters