– "Gizli Meclis"
Yıl: 1465, İstanbul – Yedikule'nin altındaki eski Bizans mahzenleri
Fatih Sultan Mehmet, Elvan Hatun'un raporunu aldıktan sonra onu huzuruna çağırmadı. Onun yerine, devlete sadakati sorgulanmayan ama gözlerden uzak tutulan özel bir birime haber gönderdi: "Ayan-ı Gayb" — görünmeyeni görenlerden oluşan gizli bir meclis.
Bu meclisin üyeleri arasında cinlerle iletişim kuran eski bir Yahudi bilgini, Anadolu'daki eski Yesevî dergâhlarından bir derviş ve şimdi de Duruit Elvan Hatun ile Şaman Tura Han yer alıyordu.
Mahzende toplanan meclis, Elvan'ın getirdiği küçük bir taş üzerinde titreşen garip sembolleri inceledi. Bu taş, Yel-Kut'un mühürlendiği alandan alınmıştı. Ancak garip olan şuydu: taş hâlâ sıcaktı.
Tura Han, taşı eline aldı ve gözlerini kapattı. "Bu bir mühür değil. Bu bir işaret," dedi."Yel-Kut'un kendisi değil, sadece habercisiydi bu. Asıl varlık hâlâ uyanmak üzere."
Mecliste bir sessizlik oldu. Sonra Elvan Hatun yavaşça fısıldadı:
"Peki kim uyandırıyor onu?"
Cevap, Bizans'ın yıkılışıyla yersiz kalan eski bir tarikatın adında gizliydi:"Gece Tapınağı" – Konstantin döneminden kalma, karanlıkla anlaşmalar yapan, pagan kökenli bir topluluk. Fetihten sonra dağıldıkları sanılıyordu ama içlerinden bazıları, Osmanlı'ya sızmıştı.
Bir sonraki görevleri belliydi: Gece Tapınağı'nın izini sürmek.
Ama bir sorun vardı.
Elvan Hatun gece rüyalarında, İstanbul'un yer altındaki katmanlarında yankılanan bir ses duyuyordu:
"Yel-Kut yalnız değil. Gölgenin ötesinde bir ağaç büyüyor. Kökleri mezar, dalları dua…"
Bu, sadece bir ruhsal tehdit değil; İstanbul'un derinlerinde büyüyen yeni bir inanç olabilird